8 Mayıs 2015 Cuma

Yiğit'in Kelimeleri

Yiğitcik 21.5 aylık :)
Çok fazla konuştuğu söylenemez. En sevdiği kelime "di". Her şey di onun için. Su mesela di :) ama başka şeylere de di dediği için, o sırada istediği şey su mu değil mi tam anlayamıyoruz.

Didin  (vişne suyu)
Dididinn (silindir)
Dididi (tehlikeli)
Böyle yazınca gerçekten çok komik oluyor ama biz onun ne demek istediğini anlıyoruz, çoğu zaman diyelim :)

Nanin (İtfaiye arabası)
Aennn (araba)
Anne
Baba
Annane
Dede
Da (dayı)
Ha (hala)
Dan (çınar veya can)
Ba (bardak veya balık)
Tih tih (tren)
Tiktak (saat)
Naa (nar)
Mmm (muz)
Emma (elma)
Mama (her türlü yemek )

Çocuklarımın Kitapları :)

Bazı şeyleri kayıt altına almak istediğimde geliyorum artık bloga sanırım. Bu sefer ilk konu Çınar'ın okuduğu sevdiği kitaplar.

Ben çok seviyorum kitap almayı. Çocuk kitapları almayı daha da çok seviyorum :)
Çınar'ın da kitaplarla arası çok iyi. Sevdiği kitaplardan bir ya da bir kaçını her akşam mutlaka okumamızı istiyor. Bu da benim çok hoşuma gidiyor. Yatmadan önce yapılabilecek en güzel şey bence kitap okumak.

Geçen sene sevdiği kitaplar bunlar. Hala okuyoruz tabii ki bunları ama aralarına yenileri katıldığı için okuma sıklığımız azaldı.

- Uyurgezer Fil , Behiç Ak ( En çok okuduğumuz kitap :) )




















- Değnek Adam,Axel Scheffler, Julia Donaldson
- Rüzgarın Üzerindeki Şehir, Behiç Ak
- Ay'a Yolculuk, Jill Murphy
- Tostoraman, Julia Donaldson
- Değirmenci ile Baykuş, Göknil Genç

Bu ara sevdiği kitaplar:

- Gergedanlar Krep Yemez, Anna Kemp ( En çok okuduğumuz ikinci kitap :) )


- Köpekler Bale Yapmaz (Gergedanlar Krep Yemez'i sevdiği için yazarın bu kitabını da aldım, onu da sevdi Çınar )
- Vahşi Şeyler Ülkesinde, Maurice Sendak
- Babam Ne İş Yapar, Rachel Bright

Yiğit de yavaş yavaş ilgi duymaya başladı. İş makinelerini anlatan bir kitap vardı evde, bayağı büyük, detaylı, büyük yaş grubu için. Yiğit en çok bu kitabı seviyor ama şimdilik çabuk sıkılıyor. Yeni yeni Babam Ne İş Yapar kitabını da incelemeye başladı. En çok oradaki itfaiye arabasını seviyor. Nanin diyor :)

4 Aralık 2014 Perşembe

Yetişmek

Bu yazının başlığı yetişememek olacaktı.
Vazgeçtim.
Değiştirdim başlığı.
Yetişmek yaptım.

Herşeye yetişmeye çalışıyorum. Arada kaçırdıklarım oluyor tabii ki.

En çok miniklerimle vakit geçirmeye odaklıyım. Beraber vakit geçirirken onların güldüğünü görmek beni çok mutlu ediyor. Çınar ve Yiğit'in beraber oynadığı bazı oyunlar var ama genelde ikisinin de aynı anda farklı talepleri olabiliyor. O zamanlar işte ne yapacağımı şaşırıyorum. Bir o yana koşuyorum bir bu yana. Yoruluyorum ama bu karmaşayı çok seviyorum ben. Evdeki dağınıklığın arasında pıtır pıtır gezen iki bıdık görmek beni çok mutlu ediyor. Üç tane olsalar hayır demem valla :). 

Yemek konusu bir şekilde halledilmişse oh benden iyisi yok. Niyeyse en önemli konu yemek. Birincisi ne pişireceğimiz, ikincisi de o yemeğin yapılması. Neyseki en küçük miniğimiz de artık normal yemekler yemeye başladı. Yine ona özel birşeyler pişiyor ama ortak yemeklerimiz de çoğaldı. Aslında şöyle de bir durum var ki, biz çocukların yediği sebze yemeklerini yemek istemiyoruz. :)  Şimdi hiç de iyi bir örnek olmuyoruz bu durumda :) çünkü çocuklar ne görürse onu yapıyorlar. Bizim yemediğimiz yemeği niye yesinler ki. Sebze yemeklerine tat olarak yeni bir yorum bulsam ve hem hazırlaması hem yemesi eğlenceli olsa. Bir de sihirli değnek :) şimdilik annem sihirli annemiz bizim.  

Bir de kendime notlarım olsun .

- Yiğit'i emzirmeyi bıraktım - 29 Ekim haftası. Kuzucuk çok kolay alıştı, annemin ve Volkan'ın yardımıyla tabii ki. Ben ondan daha zor alıştım diyebilirim. Ara sıra sordu bana di di diye. Ben de ona anlatmaya çalıştım ama o kadar minik ve o kadar masum ki. Gözlerim doldu hep. Emzirmeyi bırakmak bence anne ve bebek arasında kopan ilk bağ. Oğlumun bağımsızlığa ilk adımı. Emzirmeyi bıraktıktan sonra uykusu da iştahı da daha iyi oldu. Çınar'ın da uykusu düzelmişti emzirmeden sonra. Yiğit'in uykusu hemen değişti. İştahı da hızla arttı miniğimin.

- Yiğit kurban bayramından hemen önce Anni dedi :) Eylül sonu, ekim başı diyelim. Şimdi anni, baba, dede, dada, haa (hala) , akdağ diyor :) Bir de tehlikeli demeye çalışıyor, diiidiii gibi :)
Daha çok di , da gibi sesler çıkarıyor.

- Çınar çok ilgi istiyor bu aralar. Hasta oldu üst üste, bir de ben işe başlayınca yeteri kadar görüşemedik. Ben bu iki sebebe bağlıyorum. Tabi bazen Yiğit'e de kızıyor ama yapacak birşey yok.

- Bir de miniklere müdahale edip etmeme konumuz var. Birbirlerine vuruyorlar, ya da itiyorlar bazen. Hiç karışmamak gerekiyormuş. Biz de müdahale etmemeye çalışıyoruz. Olduğu kadar.

- Pazartesi günü bir muhabbet kuşumuz oldu. Babam almış gelmiş. Adını Cingöz koyduk. Şimdilik birbirimize alışmaya çalışıyoruz. Bakalım.

28 Eylül 2014 Pazar

Yiğit ve Çınar'la

14 aylık oldu benim minik oğlum, Yiğit.
4 Eylülde sünnet oldu. 10 Eylül haftasında yürümeye başladı. Uykusu hala hafif. Gece 4-5 kez uyanıyor. Emziriyorum hala belki ondan belki ...

Çınar ilk yürümeye başladığında kendi etrafında dönüyordu bir kolu havada. Yiğit de aynı hareketi yapıyor şimdi. Yiğit yapmaya başlayınca hatırladım Çınar'ın da yaptığını. Herşeyi o kadar çabuk unutuyorum ki. O anlarını yazmam lazım. Fotoğraflar, videolar çekiyoruz ama onları düzenli olarak organize edemiyorum ki. Aslında bu anları yaşıyor olmak en güzeli. 

29 Mart 2013 Cuma

İkinci Bebek !

21 hafta bitti!
Bir tane oğluşum daha olacak inşallah.
Ve ben çok heyecanlıyım. :)

İlk hamileliğe göre, karnım pıt diye çabucak çıktı. Ve sanki biraz daha kilo almış gibi hissediyorum. İlkindeki gibi düzenli tartılmıyorum, düzenli fotoğraf çektirmiyorum. Kaygılarım çok daha az. Her şeyi daha çok akışına bırakmış gibiyim. Bu durum hoşuma gidiyor. Bizi nelerin beklediğini hiç bilmiyorum.

Taşınmayla ve Çınar'la vakit geçirirken yarısı geçti hamileliğin.

Bir yandan da Çınar'ın 2. doğum günü yaklaşıyor. Ne yapsam ne yapsam acaba diye düşünüyorum. :)

1 Şubat 2013 Cuma

Anlar

Öyle anlar oluyor ki, hiç unutmak istemiyorum o anları. Bir yerlere yazmalıyım, sonra geri dönüp o anı hatırlayabilmek için diyorum. Aslında o anı yaşıyor olabilmek yeterli belki de.
Yine de.. 
Öncelikle Çınar ın cümlelerinden başlayayım.
Kendisine "Oğlum" diye hitabeden bir oğlum var. Herkes ona oğlum dediği için, o da oğlum onu yaptı, oğlum bunu yaptı diyor. Geçen gün kocaman bir cümle kurdu.Şöyle ki. 
"Oğlum park etti. " dedi. Sonra.. 
"Oğlum dımbıdı bitikleti park etti" dedi.. En son da
"Oğlum dımbıdı bitikleti dandalyenin altına park etti" dedi. 

Yavaş yavaş istediği cümleyi kurdu. Ve ben onu bayılarak izledim :) Çok hoşuma gidiyor konuşmaları. 

Dışarı çıkarken, hadi oğlum asansörü çağıralım dediğimizde, hemen "Adandöööööörr" diye bağırmaya başlıyor. Asansör böyle çağrılır çünkü.. 

Sabahları evde uyuyan birilerini uyandırması gerektiğinde, gidip "mah" diyor. Öperek uyandırıyor :)

En sevdiği şeyler arasında, suyla oynamak ve elektrik süpürgesini sayabilirim. Elektrik süpürgesi her an ortada. Sabahları ilk iş onu bulunduğu yerden çıkartıp, istediği odaya götürüyor. Bu oda genellikle bizim yatak odamız oluyor. Gün içinde de evin içinde geziyor süpürge. Çoğunlukla salonun ortasında son buluyor. 
vuuuuu.. 

Suya gelince. Aklına ne zaman gelse "Anne oğluma dürahiden dobadan (kocaman) do koydu " diye su istiyor benden, babasından. Özellikle yemek yerken geliyor aklına nedense. Bir de bazen çorba yapmak istiyor. Bir tencere, dobadan su, gaki (kaşık), içine de artık ne bulursa koyuyor, karıştırıyor. Başka bir kap bulup, ondan ona döküyor. Suyla oynamasına genelde izin veriyorum. Bunda bir zarar görmüyorum. Üzerine ıslatsa bile, değiştirmek benim için sorun olmuyor. Bazen dışarıdaysak, izin vermek istemiyorum. O zaman da tabi bir miktar olay çıkıyor.

Akşamları uykudan önce, genellikle kitap okuyoruz. En sevdiği kitaplar Aç Tırtıl, Elmer ve Kelebek (Ki burada en çok Wilbur u seviyor sanırım. Hep "Bilbur Bilbur" diyor kitabı okumak istediğinde. ), Dali, Elmer ve Pembegül (bunu yeni aldık, içinde Elmer ve Wilbur olunca ilgisini çekti hemen. Bir de Eldo Dedeyi sevdi.)

Kitap okuduktan sonra mutlaka Aydede ye bakıyoruz, ve ilerideki futbol sahasını anlatan kocaman lambaya da bakıyoruz. 
Bu rutinden sonra da dönencesini açıp, tavanda dönen kelebekler eşliğinde, bir şeyler anlatıyoruz miniğe. Tabi hala kucakta gezinerek. Bu kısım genellikle kısa sürüyor, çünkü artık çok uykusu gelmiş oluyor ve hemen uykuya dalıyor. Uyuduktan sonra da uyanmıyor. Geceleri genellikle bir , bazen iki kez kalkıyor. Ama bazı geceler hiiiç uyanmıyor. Nadir de olsa bu geceler süper geçiyor. 

11 Ocak 2013 Cuma

Oğlumun en tatlı cümlesi


08 Ocak 2013 - "Oğlum anneyi çok deviyo"

Bir de not alayım buraya.. Taaa 7 Aralık 2012 de 4 kelimelik ilk cümlesini kurdu minnak. Cümle neydi hatırlayamıyorum. Bir yerlere yazmış olabilirim de. Bilmiyorum. Neden hatırlayamadığım için kendime de kızıyorum biraz. Ama o kadar çok güzel şey oluyor ki, bazen kaçırıyorum sanırım not etmeyi.

Oğlumun şimdiki cümleleri de oldukça düzgün. Ekleri, tensleri, özneyi yüklemi çok güzel kullanıyor. Komik tarafları da var tabi. Mesela çoğul eklerini uzatıyor ayabalalalalay gibi  , ya da annanenininin diyor mesela .

Pek çok kelimeyi söylüyor artık. Kendince kelimeleri de var.
Kapandibi - kapandı.
Do - su
Mo - süt
Adandör - asansör
Dim badi - çim makinesı

24 Temmuz 2012 Salı

Mahallenin En Mutlu Yumurcağı

Okumaya başladığım kitaplardan biri .


Minikten Öğrendiklerim

Minik oğlumu izliyorum. Öğrendiği kelimeleri sürekli tekrar ediyor. Aklına geldikçe ya da biz aklına getirdikçe. Tekrar ettikçe iyice öğreniyor, duyunca dikkatini çekiyor. Kelimeleri kendi söyleyebildiği gibi söylüyor. Lamba'ya amba diyor mesela. Adım adım gidiyor. Kelimeleri söylerken çok eğleniyor. Bizim ona sormamızdan da hoşlanıyor. Canı isterse söylüyor, istemezse söylemiyor.
Ve kelime hazinesine yeni kelimeler de eklemeye devam ediyor. Aslında yaptığı iş bayağı bir iş. Yeni bir dil öğreniyor, sıfırdan, duyarak sadece ve içgüdüleriyle. Ve o bu öğrenme sürecini yaşıyor.

Süreçten keyif almak buna deniyor sanırım. Öğrenemedim, yapamadım gibi negatif telkinler yok. Bir an önce öğrenmeliyim gibi bir derdi yok. Acaba iyi söyleyebiliyor muyum, ya da ya öğrenemezsem gibi durdurucu kaygılar yok. Ne yapıyorsam o diyor ve yaşamaya devam ediyor. 

Çok hoşuma gitti bu. Hepimiz böyle başlıyoruz. Sonra telkinler, kaygılar geliyor.